KADININ ADI “İNSAN”
Dünyadaki her “İnsan” maddi manevi özgür olana kadar, hiç kimse “özgür” sayılmaz
Her “İnsana” özgürlüğün, refahın ve başarının yolu açılmadan, hiç kimse hiçbir şeyi gerçek anlamda başarmış sayılamaz.
Ülkemiz milyarlarca dolarlık bir borcun, geçen seneden beri süren kuraklığın, globalleşme adı altında yürütülen kültürel – kimlik erozyonun ve Küresel Isınma tehdidin altındaki en çok zarar görecek ülkelerden birisi durumundayken, ülkemizin gündemi yapay ve vicdan meselesi olan sorunlarla meşgul edilmektedir.
Vicdan meselesi olan “sorun” İnsanoğlunun; “kadın” olanını ilgilendirmektedir.
Ve kadın “İnsandır”.
Kadın; yüzyıllardır bilinçli veya bilinçsiz; ekonomik, sosyal, dinsel, toplumsal, geleneksel görüş ve ideolojilerle, baskılarla; iyi niyet gösterileriyle sömürülmüş, erkek enerjinin erki elinde tutabilmesi için kullanılmış, kurnazca yönlendirilmiş ve manipüle edilmiştir. Değersiz, yetersiz, çaresiz ve toplum dışında bırakılmıştır. İnsanoğlu için bu bir utançtır.
Dünyada ve ülkemizde olmakta olanlar erkek egemen kültürün ve erk peşinde koşan eril enerjinin ürettiklerinden ve yarattıklarından başka bir şey değildir.
Kadın; iflah olmaz iyi niyetinin, şimdi ayağına pranga olan saflığının, eril enerjiye binyıllık imanının, koşulsuz var olan her şeye sevgisinin, kendisini nasılda cehennemin kapısına çıkardığını sessizce ve henüz hayal kırıklığı içinde izlemektedir.
“Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla örülüdür”.
Kadın “İnsandır”.
Doğanın kadına verdiği muhteşem özellikler ve yetenekler, dünyayı kendimiz ve çocuklarımız ve diğer eril enerji içinde yaşanabilir bir yer yapmak için; her birimizin Ruhunda doğmak için beklemektedir.
Kadının; eril enerjiden gelebilecek hiçbir desteğe, yardıma, yönlendirmeye, korumaya, hedef gösterilmeye, biçilmiş kaftanlara ve yazılmış repliklere ihtiyacı yoktur.
Kadının Gücü, kendi içindedir.
Kadının Gücü; kendisine nefesinden daha yakın olan Yaradan’ın sevgisine imanda ve kendisini koruyup kolladığının bilgisindedir.
Kadının Gücü; kendi “Varlığına” ve “Oluşuna” olan sevgisinde ve saygısındadır.
Kadının Gücü; şimdiye kadar olanları bağışlama ve artık “kendisi” için yaşama ve kendisini bu dünyada “Kadın İnsan” olarak gerçek kılma samimiyetinde iradesinde, cesaretinde ve eylemindedir.
Kadın; sevgidir, nezakettir, inceliktir, zarafettir, yaratıcılıktır, sezgidir, bağışlamaktır, zekadır, muhteşemliktir. Kısaca varoluşun kendisidir. Doğurğandır. Ve bu Güçtür.
Bütün bu özellikler Yaradan’ın kadına bir lutfudur.
Yeter ki kadın ve erkek birbirlerine gölge etmesinler ve birbirlerinin yolundan çekilsinler.
Yoldan çekilmek ve gölge etmemek, birbirini “madde” haline getirip kendi nefsani arzuları için kullanmamaktır.
Kadın ve erkeğin birbirine gölge etmemesi; birlikte yan yana yürüyebilmesidir.
Yan yana yürümek fiziksel olarak yan yana yürümek değildir.
Yan yana yürümek Kadın İnsanın ve Erkek İnsanın Ruhen yan yana yürümesidir. Birbirini sevmesi sayması yüceltmesi ve karşısındakinin kendi özgürlüğünde durarak; kendini dilediği şekilde ifade edebilmesi için birbirinin önünden çekilmesidir.
Birbirine hiçbirşey, hiçbir gerekçeyle dayatmamasıdır.
Kimsenin kimseye lütfetmeye ihtiyacı yoktur. Yan yana yürümeye ihtiyacı vardır.
Özgürlük alınabilen, bağışlanabilen, verilebilen bir olgu değildir.
Özgürlük kimsenin kimseye “nimet” gibi sunabileceği bir şeyde değildir.
Kadın İnsan ve Erken İnsan basitçe özgürdür. Ve bu Doğası gereği böyledir.
Ve Özgürlük Yaradan’ın Kadın İnsana ve Erkek İnsana yaratılışın başından itibaren bağışladığı en değerli armağandır.
Bu nedenle kimse kimseye Yaradan’ın zaten çoktan bağışladığı bir şeyi veremez. Veriyorum sanıyorsa da büyük bir günah içindedir. Bu Yaradan’a ŞİRK koşmaktadır. Yaradan hiç kimseyi kendisinin çoktan bağışladığı bir şeyi (özgürlüğü) vermek için “Vekil” kılmamıştır.
Kadın İnsanın ruhuna örtülmeye çalışılan “Karanlık” yüzlerce yıldır cahil bırakılmış, ekonomik olarak yetersiz olan, ruhsal olarak özgür ve kusursuz olduğunun da netliğinde ve bilgisinde olmayan kadını bir yanılgı içine düşürmektir.
Kadının mahremiyetini koruma-kollama, kadına dinsel özgürlüğünü verme, toplumda yerini ve kendini ifade hakkını koruma adı altındaki bütün eylemler; Kadın İnsanın içinden çıkamayacağı binyıllık bir karanlığı getirip başına sarmaktır.
Karanlığı getirip özgürlük diye kadının başına sarınmasına yardımcı olamaya çalışmak ve yardım etme yoluyla sarmak;
Kadın İnsanın “Varlığına” saygısızlıktır. Sevgisizliktir. Hürmetsizliktir.
Toplumsal cehalete ikiliğe ve karanlık devirlere davetiye çıkarmaktır.
Özgürlüğün üstüne siyah çarşaf örtmektir.
Kadının boynuna yular geçirip erkek enerjinin şiddet dolu doğasına ve insafına terke etmektir.
Kadını her şekilde kullanmaktır, ruhunu sömürmektir, Toplumun dışında bırakmaktır.
Kadını nesne haline getirmektir.
Yaradan’ın tıpkı muhteşem yarattığı ve özgürlük bağışladığı Erkek İnsan gibi Kadın İnsanda muhteşem ve özgürdür.
Özgürlük; Varlığın kim ve nasıl olacağının sorumluluğudur.
Özgürlük; Yaşamın sorumluluğunu alıp sevgiyle yüreğinizin sizi götürdüğü yere gidebilme cesareti ve bilgeliğidir.
Özgürlük;İnsan gibi; Kadın İnsan, Erkek İnsan; İnsanoğlu olabilme iradesidir.
Ruhen özgür olan Kadın İnsan; kendi varlığının ve Yaradan’ın ona lütfettiklerinin bilincindedir. Ne açılıp saçılmaya ihtiyaç duyar ne de kapanıp örtünmeye. Hiç kimse tarafından onaylanma ve yerilme ihtiyacı da yoktur.
Yaradan’ın yarattığı İnsan Kadına; saygısızlık ve hürmetsizlik; Yaradan’a saygısızlık hürmetsizliktir.
Karanlığı Kadın İnsanın başına sarmak, sarmasına “yardımcı” oluyormuş gibi yapmak; Yaradan’ın Kadın İnsanı yaratmış olduğu şekliye şemaliyle beğenmemek, Kadın İnsanda kusur görmek ve O’nun Hükmüne ve İradesine karşı gelmektir
Kadın özgürlük sanarak, erkek insanın kadın için seçtiği, yarattığı karanlığa girerse, karanlık “erkek” içinde karanlığı getirecektir.
Evrenin kuralları basittir. Ne ekersen onu biçersin.
Karanlığı yaratırsan, karanlık gelip ayağına dolanır başına oturur.
Özgürlüğü çoğaltırsan, özgürlük gelir başının taçı olur.
Yaradan’ın Işığı olan sevgiyi çoğaltırsan, her yerde gelir sevgi ve hürmet seni bulur.
Okuyor olmak veya okumuş olmak insanın cehaletini almaz.
Çok bilmek ve ansiklopedileri yutmak cehaleti almaz.
Kutsal dinleri bilmek ve din kitabını ezberden okuyup üflemek de cehaleti almaz.
Cehaleti bir tek; İnsanın yüreğinde, Allah’ın yarattıklarına karşı duyduğu saygı hissettiği sevgi ve gösterdiği şefkat alıp götürür.
İnsana sevgisi saygısı olmayanın, Allah’a karşı da saygısı ve sevgisi olamaz.
Yüreğinde Allah Sevgisi ve İnsan Sevgisi olmayan cahildir. Cahillik her şekle girer ve bin bir türlü maskesi vardır.
Sevgi Yaradan’ın ışığıdır.
Cehalet ve Karanlık; ancak ve ancak sevgiyle arınır temizlenir.
Sevgi; Su’dur. Gönülleri yıkayıp paklayan arındıran.
“El Alem varır Yaradan’a; Ruhları özgür kılarak, sevgiyle söyleyerek, sevgiyle eyleyerek, niye gidersiniz ki El Alemin tersine yaratılmışı olduğu gibi sevmeyerek”. Nilgün Nart
“Gönlünü yıkayıp arıtmamışsan habire, abdest alıp durmaktan fayda bekleme”
“Noksanını gören Allah’a kanatlanır. Kendini olgun sanan yerde kalır”. Mevlana
Yazan Nilgün Nart
05.02.2008
7 Şubat 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)